Sayfalar

16 Eylül 2012 Pazar

Serçe kuşuna teşekkürüm..


Duravadım.. Mudurnuca bu kelimedir.. Ninem öyle derdi çok iş yapıp yoruldugunda, " ayy duravadım, bi huh deyin hele" derdi.. Türkçesi,: ayy, çok yoruldum, bi nefes alayım hele, demektir.. 

Bende onun deyimiyle pek duravadım, bi huh deyim hele diyorum..

Oysa ne güzel günlerdi, kış sabahlarında cocuklarım okula gitmeden önce sabah kahvaltılarında pencerimize yuva yapan anne serçenin yavruları ile cik cik cik ötüşleri.. Aynı biz derdim... Bak oda yavrularını doyuruyor..  Her sabah büyük bir zevkle izlerdik.. Uzun zamandan beri yok.. Radyoda dinlediğim bir şarkı bana o serçeyi hatırlattı.. Zara söylüyordu.. " artık bülbül ötmüyor, gül dolu pencerede" bu şarkıyı dinleyince perdeyi aralayıp benim kuşa bi bakayım dedim.. Birde ne göreyim? 
pencerye attirmis..

böylece terketmis..

Bu resmi görünce, "bütün kuslar vefasiz, mevsim artik sonbahar" sarkisinida ben mirildandim..
Evet, s*çmış batırmış, sonrada terkedib gitmişti.. Be hey serçe, o nasıl s*çmaktır? Küçücük bedenden bu şelale gibi fışkırtmak neyin nesi? dedim..  İnsan böylemi teşekkür eder? der demez, doğru ya sen zaten kirani peşin ödüyordun o kış sabahlarında, dedim.. Herşeyin bir bedeli yokmuydu? O güzelligin bedelide bugün akşama kadar cam silmek olacaktı.. 

Ama bizim evdede bir cam varki, camcı ismail o camları, pencereleri takarken göbek atmıştır diyecem ama, bu büyük ihtimal camcı İsmail degil, camcı Fritz'dir o.. Birde cam siliciler gelse onlarda göbek atar ama, fırsat vermiyorum.. Ben siliyorum.. Ha, ben bırak göbek atmayı kollarımı kaldiracak mecalim kalmmiyor, o başka!!

Şöyle anlatayım, duvardan çok pencere var bu evde.. Hemde tavandan tabana kadar.. Birde balkon varki, uzun uzun upuzun, ve camla kaplı. Pencereler açılmazki, önlü arkalı silesin.. Resimlerde görürsünüz.. Zayıf olmak gerekiyor o camları silebilmek için.. Bu eve taşınırken nasılda sevinmiştim.. Pek severim, aydınlık, güneş giren evi.. "Güneş girmeyen eve doktor girer" değimi hep aklımın bir kenarında kalmış.. Birde et girmeyen.. diye başlayan  bir degim vardır ama konumuzla alakası yoktur:)) 

camla korkuluk arasindan büyük bir incelikle gecmek gerek..

sonra silmeye devam..

silince bi baska güzel.. günes nasilda siziyor eve..
Bugün bir heves geldi.. Havada güzel. Sonbaharda kapıya dayanmakla kalmamış, geçmiş oturuyor.. Ee bir sonbahar temizliği şart. Bütün pecerelerin perdelerini söktüm çıkardım.. Başlayınca gerisi geliyor biliyorum.. Perdeleri çıkarınca camların pisliği ortaya çıktı.. Güneş ışınları bile giremiyor içeriye, sisli puslu bir hava var gibi dışarda.. Meğer camlar sisliymiş.. 

Bütün perdeleri yıkamak 3 makinaya sığıyor. Bu kadar söyleyeyim.. Artı ne kadar çarşaf, nevresim, kilim artı haftalık camaşır varsa çıkardım.. Ama bir sorun vardı? Burada evlerde çamaşır makinası bulunmaz.. Bodrum katta camaşır makinaları vardır.. Kredi kartı gibi bir kartla yıkanır çamaşırlar.. O kart yöneticide para karşılığı doldurulur.. Ama cumartesi veya pazar yapamazsin bu işlemi.. Benim kartta 5 Fr. Kalmış.. Her makina 2 fr.  Ben bu tutarla sadece 2 makina çamaşır yıkayabilirim.. Benim var 7 makina çamaşırım.. Kara kara düşünüyorum, acaba önce neyi yıkasam? Perdelerimi, yatak örtülerinimi yoksa diğer çamaşırlarımı? 
4 numaralı yıkama salonunda bir not! Gözlüğümüde takmamışım.. Gözlerimi kısıyorum, uzaklaşıyorum yakınlaşıyorum, ıı ıh, okuyamıyorum.. Tekrar yukarı çıktım, gözlüğümü takıp indim aşağiya.. Bu yazıyı görünce bu sefer ben göbek attım..

Bugüne kadar görülmüş birşey değildi. Yazıda kısaca, kart sisteminin bozulduğunu ve kartsız yıkandığı yazıyordu:)) ellerimi yukarı kaldırıp, ey güzel serçe sana teşekkür ederim, sen yine gel emi, dedim. Bütün çamaşırlarımı bedavaya yıkadım:)) serçem kirasıni peşin ödediği gibi depozitosunuda yatırıp gitmişti:))

Gece 10 gibi bitti işlerim, bende bitik durumdayim ama mutluyum.. Heryer mis gibi.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder