Sayfalar

3 Kasım 2012 Cumartesi

Reklamlarrr..


Uzun zamandır şu türk tv lerinin Avrupa kanallarındaki reklamlarına takmış durumdayım.. Sinirleri zıp zıp oynatan reklamlar.. Komik desem iltifat olur.. Gülünç desem o basitliği ima etmiş olabilirmiyim acaba? Tek kelimeyle basit reklamlar.. Ne ses kalitesi, ne görüntü, nede kreatif.. Bu reklam şirketlerinin basitliğimi, yoksa avrupalı izleyicilerimi basite alıyorlar anlamıyorum.. Reklamın iyisi kötüsü olmaz denir ya.. Bence olur.. Reklamın kötüsü olur.. Evet insanin aklında kalıyor, ama nefretle kalıyor.. Köşe bucak kaçasım geliyor o üründen..

Bir kaç örnek vereyim:

Şu her beş dakikada giren 56 bilmem kaça mesaj gönder, sende kazan muhabbeti.. Adamin parmaklari kütük gibi telefonun üzerindeki numaralari tuşluyor.. Ve sıradan insanları seçmişler, güya onlara çıkmış büyük ikramiye. Ulan sana çıktıysa gidip kendine bir bakım yaptırsaydın. Ne bileyim gidip kendine bir iyilik yapıp dişlerini temizletseydin.. Sende kazan. Sende kazannnn.. Sende kazan diyen bir sürü insanlar.. Sinir oluyorummmm.

Başka.. Birde şu türk kitapevi reklami.. Yanlız kadınlar seti..Sanki yazarı Nobel ödülü almışta benim haberim yok..
"aradıgınız her şey şimdi türk kitap evi nokta de de.. Kitabın dogru adresi.. Varan 1.. "İki kötü kadının mektupları." Kötü kadın ne lann, diyesim var..
Varan 2. "Ben nasıl kötü kadın oldum.."
Sadece gülesim var..
Varan 3. "Dayak onun kaderi"
Ananın a.. Diyesim var..
Yaseminin çilesi, Ayşenin kaderi, Fatmanın bilmemnesi diye gidiyor bu set.. Almanyadaki çilekeş kadınların yaşam öyküleriymiş.. Sanırsın dünya klasikleri.. 7 kitap birarada.. Üstelik yüzde elli indirimle.. Sadece 29.90 diye ses frakansı kulaklara resmen tacavüz edercesine.. Sinir oluyorum..

Bir başka reklam.. Halı reklamı..
"kimi ister odasına, kimi ister arasına" renklisi var, tüylüsu var, tüysüzü var..
Bu nasil bir reklamdır? Ürünün adı aklımda bile yok.. Hiç başarılı değil.. Sinir oluyorum..

Sonra peynir reklami var..
Adama peynir geliyor, beğenmiyor, "ben peynir istedim, alman panzeri değil" diyor.. Sonra baska peynir geliyor, bu seferde " bu ne ya Berlin duvarı gibi" diyor.. Sonunda işte aradigim ve özledigim peynir bu diyor ve markayı söylüyor.. Buna sinir olmuyorum ama çok basit geliyor.. Hele hele peynirin memleketinde yaşıyorsam..
Değişik peynir reklamları mevcut.. Bir tanesi var, masada bir dilim peynir var güya, kalabalik bir aile masada kahvaltida.. Son kalan peyniri herkes elinde çatal bekliyor, birbirlerinin gözlerine bakıyorlar, adamın birinin şakağindan ter akıyor ama terden çok sümüğe benziyor.. En son evin en küçük bireyi o peyniri kapıyor. Aman ne komik.. O reklamdan sonra o peyniri almıyorum mesela..

Bir başka peynir reklamıda, anne ile küçük kızı kahvaltı yapıyorlar, kız peynir yemiyor, annenin arkasinda duran inekcikle koyuncuk figurü küçük kızın gözüne sokularak, ama bunlar çok üzülür deyince küçük hanım hemen peynir yemeye başlıyor.. Bu kadar basitti.. Peynir yemeyen çocuklarıma bende deneyim dedim, sadece güldüler.

Dikkatimi çeken reklamda anlatmak istenenin basit bir şekilde ürünün üstüne çıkılması.. Benim aklımda kalan ürün marka değil, basitlik.,

Buna benzer çok var.. Zaten sadece sucuk, peynir, çay, halı, kitap ve şans yaz şu numaraya gönder reklamları var. Hepside estetikten çok uzak, kulak tırmalayıcı, ve basit.. Bu işe birilerinin el atması lazım..

Yabanci kanallardaki reklamlara denkgeldigimde hiç sıkılmadan baktığım gibi o ürünü hemen alasım geliyor.. Renkler, sesler, görüntü, kreasyon ahenk var..

Öylesine yapılan işleri sevmiyorum.. Herkes işini iyi yapmalı.. Aşcı güzel yemek yapmalı, bahçıvan bitkiden anlamalı, temizlikci iyi temizlemeli, doktor hastayı anlamalı, mimar güzel yapılar yapmalı, reklamcı iyi reklam yapmalı.. Böyle yani..

1 yorum:

  1. Birde, al kapida nokta com, ver kapida nokta com var:))

    YanıtlaSil