Sayfalar

8 Eylül 2013 Pazar

"Küçük Ev"


Gündem durulmuyorki, şöyle eni konu güzel şeylerden yazalım.. Tenis maçı izler gibi kafalarımız, bir o yana bir bu yana. Durulacak gibide görünmüyor ortalık.. O zaman ne yapmalı..? Kendi gündemini kendin yaratmalı.. Ya avaz avaz bağırmalı, ya bir kitap okunmalı, ya bir türkü dinlenmeli, yada eskilere dalınmalı.. Sezen Aksu'nun buna benzer bir şarkısıda var.. Hep o gelir zaten bu gibi durumlarda.. Derin bir nefes akmak gibi.. 

Ben durur durur kalubela zamanından aklımda kalanlara takılırım.. Genelde güzel olan şeyleri unutmuyorum.. Yine aklıma ne geldi durup dururken.. 

Eskiden, çooook eskiden.. Çocuklarım yokken.. Kocamı tanımamışken.. Annem yaşarken.. Almanya'ya gelmemişken.. Yani ben daha ilkokula giderken, siyah-beyaz Nordmende televizyonlar varken ve hatta sadece TRT Kanalı'nın olduğu dönemlerde güzel bir dizi vardı.. "Küçük ev" 
Önceki yazılarımdan okuyanlar bilir, evimizde o dönemler televizyon yok.. Bir misafirliğe gittiğimizde denk gelip izlemiştim.. Aman ne hoşuma gitmişti, ne hoşuma gitmişti.. Ertesi hafta nineme yalvarıyorum, nine bu akşam bilmemkim gillere oturmaya gidelim mi?diye.. Köydede iki üç ailede var televizyon.. Birde salı geceleri siyah-beyaz Türk filmleri olurdu.. Onları izlemeyide çok severdim.. Eee, haftada iki kere bir eve konuk olunacak.. Üç ailede tv varsa, bu hesaba göre daha sık gidilecek.. Üstelik bir tek bizde yokki, olmayan ailelerde gittiği zaman, televizyonu olan ailelere illallah gelmiştir herhalde.. Ama ninem gururlu bir kadındı, beni üzer asla tv izlemek için komşuya oturmaya gitmezdi.. O zamanlar kızardım nineme ama şimdi anlıyorum.. Bende olsam aynını yapardım.. 
Neyse ara ara denkgeldiğim zamanlarda izlediğim kadarı ile, ve sonrasında Almanya'ya geldiğimizde aynı dizinin Alman tv lerindede oluşuna sevinmiştim.. Üstelik renkli:) o dönemler hiç Almanca bilmiyorum ama hepsini anlıyorum sanki:)) gerçi karman çorman bir konusu yoktu.. Mutlu bir aile, sevgi dolu pastalar yapan bir anne. Çiftliği ve sürekli pikapının tamiri ile uğraşan bir baba, çocukların hepsi melek gibi.. Bu iyi niyetli ailenin her bölümde başına gelmeyen macera kalmazdı.. O güzel kızları Mary körmü olmadı, en küçük çocukları kanser mi olmadı, evleri mi yanmadı? Evin oğlunun çıkardığı yangında Mary'nin çocuğu yanarak can mı vermedi? Ne acılar ne acılar.. Ama sevgiyle herşeyin üstesinden gelmeyi başardılar.. .. Birde kasabanın zengini Nelson'lar vardı.. O şımarık kız Nellie' den ne çekti o Laura.. Kendimi hernekadar Lauray'la özdeşliştersemde ileride Carolin gibi olmayı hayal ederdim.. Pasta, börek yapsam, hep mıtlu olsam.. Boy boy kızlarım, çocuklarım olsa.. . Charles gibi çalışkan ve yakışıklı biri ile evlensem..:)) 

Haa, bunlardan hangisi oldu? Carolin gibi pastalar yapamam, ama güzel yemek yaparım.. Ailenin 4 çocuğu olmasına rağmen akılda kalan iki kız. Mary ve Laura.. Kızlarım  olmadı, ama ikiz oğullarım oldu..  Birde "çarls" gibi çalışkan ve yakışıklı kocam oldu;)) Ee daha ne olsun?? 

Onlar gibi, 18 yıllık yaşantımızdaki olumsuzlukları  mutlu mesut, konuşarak mı çözdük? Hayır!! Çatır çatır tartışarak....  O ak der, ben kara. Biz böyle uzlaşabiliyoruz:)

Ama üç aşşa beş yukarı bizde bir "küçük ev" iz..  

2 yorum:

  1. ablacım ya bayılıyorum sana o kadar eski şeyi hafızada tutup birde böyle güzel hikaye tarzında anlatınca tadına doyum olmuyor.klavyene saglık.küçük evinizde hep mutlu olun

    YanıtlaSil
  2. Çocukluk yılları,insan hayatının en saf en temiz duygularla hayatı anlamaya çalıştığı dönemlerdir.işte o masalımsı duygular içindeyken masal güzelliğinde bir hayat küçücük kalbinizde öyle derin bir örnek oluşturur ki bazen,masalınız yıllar sonra gerçek olur.işte ,kendi yüreğiyle çizdiği masalı,yıllar sonra renkli bir gerçek aile tablosuna dönüştüren,bir zamanların küçük kızının masalının MUTLULUK RESMİ eşi ve çocuklarıyla Küçük ev dizisi sıcaklığında.Yüreğinin kaleminden dökülen anlatımı da bi o kadar güzel.

    YanıtlaSil