Sayfalar

23 Temmuz 2017 Pazar

Ses bir, ki, üç, mesicçusid..

Mevsim yaz, ama bende bir durgunluk, bir yorgunluk, bir solgunluk var gibi. Sabit bir yerde çakılı kaldım. Ne ileri gidebiliyorum ne geri. Hiç bir şey hissetmeden duruyorum öyle. Ne üzgünüm, nede mutlu. Ne gökteyim, ne yerde. Günler yanıbaşımdan geçiyor. Hani garda trenin içindesindir, paralelindeki diğer tren hareket eder, ama sen gidiyormuş gibi olursun, sonra o giden trenin sonu gelir ve sen durduğunu hissedersin ya onun gibi işte.

Böyle zamanlarda bir temizlik yapasım gelir. Evde ne kadar fazlalık varsa atarım. Öylede yaptım.  Oh bir ferahlık, bir sadelik. Ne o öyle çıngıl çakmak, her yerde bir nesne, toz yatağından başka birşey değil. Az, öz, sade..
Bu temizlik her yerde geçerli. Sosyal medyalardada. Bilgi alacağız diye ne çok kirletiyoruz beynimizi. Maşallah herkesin herkese söyleyeceği ne çok sözü var? Sessizce bi kenardan bakayım, anlayayım, işin aslı nedir diyen yok.
Biri ölür, o zaten solcuydu, o zaten laikti, o zaten dinsizdi, o zaten şöyleydi, böyleydi.  Ölmüş, ölmüş.. yani konu kapanmış. Bir sus artık! Birde bunları ciddiye alıp cevap verenler var.
Doğal afetler nerede oluyorsa ona göre yorum yapılır.  Hani biraz modern yerlerde olursa İzmir ve çevresi gibi mesela; Bodrum'da olursa "cinsel sex" yaptığı için Allah cezalandırmıştır. (Biri yazmıştı bunu gerçekten.) Konya'da falan olsa Allah'ın imtihanı olur. Bir çok ülkeler gibi Türkiyede bir deprem bölgesi olduğunun farkında değil, aklıda fikride apışarasında. Her yol oraya çıkıyor. Her ne hikmetse Ensar vakfının vb. olduğu yere Allah uğramıyor.  

Önyargısı yüksek ülke insanları. Tanımak, anlamak, dinlemek, hoşgörü! O'da ne? Oruç tutmuyorsan ateistsin, bayrak asmıyorsan Türk değilsin, Adalet yürüyüşünü destekliyorsan pkk'lisin, 15 Temmuzu tanımıyorsan fetöcüsün, şort, mini etek giymişsen yollusun, (yakında başı açıklara bile bunu diyecekler, aha buraya yazıyom) buna benzer bir sürü şey. Bir başörtüsü sorunu ile girmişlerdi bu yola. Bir kadının başına örttüğü bez ile nerelere geldik? Olayın sadece başörtüsü olmadığını bilen bizler şimdi kederler içindeyiz..

Çevremde bunlar oluyor. Daha çok şeyler oluyorda hepsini yazarsam bu posta ağır gelir. Yerinden kalkamaz. Bide hepimizin bildiği konular bunlar. İşte bu konuların ağırlığı çöktü bana günlerdir. Seyrek takılıyorum her yere. Sessizliğe gömüldüm biraz. Güzel şey sessizlik. Her kafadan bir sesin çıkması, orkestra grubu değilse eğer çok kötü ki; orkestrada bir tane çatlak ses çıkarsa ne kadar kulağa batar? Artık bir ses değil, orkestra tamamen detone.  Kulaklarımı kapatarak çıkıyorum konser salonundan.

Bugün Cumartesi. Üç haftadır ev ahalisinden ikisi,beş gün Rimini, on gün Side, altı gün Prag kıç gezdiriyor. Eeee bennn, diyorum? Sesimi kimse duymuyor.  21 yaşında genç anneyle gezmez tabi.. Eskidendi o günler. Ama çok hoşuma gidiyor kendi başlarına 
seyahat etmeleri. Demekki bunu aşılamışız. Çünkü gezmeyi ve tatili sevmeyenlerde var. Bilmeyenler demiyorum, sevmeyenler!! 

İşte böyle bir Cumartesi gecesi. Akşam bir film izledim. "Çok uzak, fazla yakın" mıydı adı? Böyle bir şeydi. Fena değildi. Sonra Türk sanat müziği gecesi yapmak istedi canım. 
YouTube artık eskisi gibi değil, bir şarkı seçiyorsun ona benzer şarkılar peşpeşe geliyor. Meğer ne çok özlemişim. Şarkılardan fal tutarsın ya bazen, ve bütün şarkılar sana yazılmış gibi olursun. Öyle oldu. TSM adeta meze gibi rakı ve şaraba. Çok eskiden severim TSM yi. Halk müziğinide çok severim ama gündüz. Gece illaki TSM. Bak ne diyor şarkı; "nasibim olsun bir yudum şarap, sunda içelim...  of offfff..  baharı görmeden yaz geldi geçti.."  sonra taksim geçidi oluyor, sende taksimden değil kendinden geçiyorsun. Oturduğun yerden kıç baş sallayarak. Herşeyden bi haber ve uzak. Sanırım böylesi güzel. Kişisel hayat ve sağlık için. Değiştiremeyeceğim hayat için bir şey yapamıyorsam, çırpınmayacağımda artık. Gelsin hayat istediği gibi. Hani benim bir kolyem var, üzerinde "goyarum amina" yazar. İşte öyle.