Sayfalar

20 Ağustos 2017 Pazar

Bi Ses Vereyim Dedim..

Yazamıyorum artık. Kelimelerim lal, cümlelerim kör, bloğum topal.. Bilmiyorum kaç akşamdır yazayım diye oturuyorum.. yazıyorum bir şeyler, hiç içime sinmiyor, siliyorum.. Boşveriyorum sonra.. Akamayan dere gibiyim. Eh derede dolar taşar bir gün. Sabırlıyım.. Bekliyorum. 

Sadece yazmak mı? Hayır.. Bir film bile izlemek istemiyorum.. Kitap okumak mı? Zaten kitap kurdu hiç olamadım:( Günlerdir başucumda yüzükapak yatırdığım kitabın adı bile aklımda değil.
Birazdan yatmaya gittiğimde hatırlarım herhalde.. Ama okuyacağımı sanmıyorum. Yatarken radyo tiyatrosu dinliyorum bir süredir kulaklığımla. Ertesi gün unutuyorum, ben ne dinlemiştim diye zorluyorum beynimi. Yok! Nuh diyor, peygamber demiyor.  Ne severdim çocukken, gaz lambası eşliğinde, pilli radyodan arkası yarın yada radyo tiyatrosu dinlemeyi. Sedirin önüne çöker kulağımı radyoya yapıştırırdım. Şimdide çok seviyorum da, ertesi gün hatırlamıyorum ne dinlediğimi. Sanırım beynim kendini resetliyor bu ara. Bir geçiş dönemi..

Ne yapıyorum böyle dönemlerde? Oluruna bırakıyorum. Göğe dikiyorum gözümü.. Uzun uzun bakıyorum. Trene bakar gibi değil ama. Sanki gök yüzünde ağır çekim tenis oynanıyorda ona bakar gibi. Yağmur yağıyor, rüzgar esiyor, sonra çayır-çimen kokusu yükseliyor.. Bir yerlerden güneş vuruyor, yağmur yağarken. Gökkuşağını arıyorum bu sefer, kamelyon gibi başımı her yana çevirerek. Ve işte orda Gökkuşağı 🌈.
Sanırım görmek istediğimi görüyorum ben.  Biraz geç oluyor, birazda güç oluyor ama görüyorum.

Hafta içi bir gündü. Durup dururken dağlar, göller beni çağırdı. Gittim.. Arkadaşıma sordum gelmek ister misin diye? Seninle her yere giderim dedi. Sabahın köründe buluştuk yine. İyi geliyor bana dağlar, göller. Buzul gölleri. Dizlerime kadar girebiliyorum o sopsoğuk göle. Yaşamım gibi. Hep yarım yarımdı yaşadığım her şey. Ben hep bu yarım yarım yaşadıklarımda yetinmeyi bildim. Aaaa bak bu konuda dün bir karikatür gördüm. Pek hoşuma gitti. Şimdi nerde gördüğümü unuttum iyi mi? Bu her şeyi unutma hiç iyiye alamet değil ya, du bakalım? 
Çizebildiğim kadarı ile şöyle bir şeydi. Çizimlerim berbattır baştan söyliyeyim. 

İşte o gün gezimizden sonra eve geldim, ellerimi kilitlerim, alnıma koydum, hayata teşekkür ettim. Yetmedi, üç kere, beş kere, onbeş kere, yüz kere teşekkür ettim. Doyamıyordum teşekkür etmelere. Herşeye rağmen. Artık kendi dar alanımı koruyorum mutlu olma adına. Bir çoğumuz gibi.. Yok çünkü başka çare..
Nereye baksam ölüm, taciz, baskı, şiddet. Ölümü sevdirdiler sonunda millete. Yok, ben sevmiyorum hala.  Herkes yaşamalı, yaşlı ve yorgun olduğu için kendi eceli ile göç etmeli. Ölüm öyle güzel bir şeyse eğer, kendileri veya kendilerinden biri ölüversin o zaman. "Biz bu millete efendi değil, hizmetkar olmaya geldik" diyorlar. Ben anlamadım bu işten bir şey. Bunlar hizmetli unutmuş  kar'a takılmış gibiler..

Bak işte, yine yazım döndü dolaştı siyasete girdi. O gün bile, hani şu dağlarda gezi yaparken konular dönüyor dolaşıyor o'na geliyordu. Bende hep böyle oluyor.. Bundan nasıl kurtulabilirim??
Güya Türkçe tv lere bakmıyorum. Ama Alman tv lerinde çıkıyor bu sefer karşıma. Almanya'da yapılacak seçimler için Alman vatandaşlığını almış, seçme hakkını kullanacaklara "kimseyi seçmeyin, seçimleri boykot edin" diye çağrıda bulunmuş. Bakele, sayın Erduvan ben özgür irademi kullanıp seçme hakkı mı kullanabilir miyim? Bana karışmaz mısın lütfen!
Benim derdim bana yetiyor, birde sen girme evime, hayatıma. Çok rica ediyorum.. Teşekkür ederim! 

Neyse ya, doğada, Berner Oberland gezi fotoğraflarımda gezinmek isterseniz diye... 













5 Ağustos 2017 Cumartesi

Rüyamada Girdi. Evet..

Sanki her gün, her yerden çıkmıyormuş gibi, birde onu rüyamda görmek neyin nesidir? Bende anlamadım.! Zaten ben özlediğim ve sevdiğim kişileri değil, alakasız insanları görürüm rüyamda. Rüya nasıldı, hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey, Mr. Erdoğan! Böyle  başkaları ile bir ortamda sohbet var. Bire bir konuşmalarım var, ama diyaloğu hatırlamıyorum. Benim gördüğüm rüyaların anlamı olmaz genelde. Yada ben anlam yüklemem. Bazı garip ve enterasan rüyalar gördüğümde rüya tabirine bakarım netten. Arama motoruna ne yazacağımı bilemedim? Rüyada Cumhurbaşkanı desem? değil! Başbakan desem? değil! Başkan desem? Oda değil! Hepsine baktım. 

Rüyada cumhurbaşkanı görmek görülebilecek en güzel rüyalardan biridir, en güzel ve en müjdeli haberlerin alınacağına delalet eden bir rüyadır. Rüyada cumhurbaşkanı gören kişi hayatı boyunca üzüntü, dert, keder yaşamaz, yokluğa, kıtlığa, hastalığa düşmez, hayatı huzurlu ve keyifli geçer. Rüya sahibinin hayatı başarılar ve zaferlerle dolu olacak, tüm hayalleri gerçekleşecek, bir kişinin hayatta gelebileceği en üst noktaya gelecek demektir.

Bakan, Başbakan felan. Sonra Recep Tayyip yazdım valla bak! Bu isim var rüya tabirinde! 

Rüyada Recep Tayyip Erdoğanı Görmek; Rüyada Recep Tayyip Erdoğanı görmek en hayırlı rüyalardan birisidir çünkü devlet erkanından birini görmek rüya sahibine büyük nimet sunan rızkı bereket ve işlerinde yükseleceğinin habercisi olarak yorumlanır.Rüyada Recep Tayyip Erdoğanı görenin bereketi şansı ve kısmeti genişler yaptığı işlerden kazancı bollaşır ve rızkı artar.Bu rüya rüya sahibin memuriyet hayatına geçeceğinin de müjdesi olarak de verilir çünkü rüyada devlet büyüğü görmek izzeti makamda yükseliş demektir.Rüyada recep tayyip erdoğanı evine misafir etmek rüya sahibinin hanesine girecek olan rızkın artacağına delalet eder.
Yalan!!! 
Ben bu rüyayı göreli oldu baya, neredeyse bir hafta geçti. Hiç bir numara yok? İnanmaya çalıştım. Bari rüyamın yorumuna bir faydası olsun dedim. Ama yok! Hatta ve hatta hiç olmadığı kadar ters bir hayatın içindeyim. 
O yeni bir devlet kuruyormuş, rüyamda bana yeni bir hayat kur demeye mi getirdi acaba? 

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Kafam Karışmış Olabilir..


Bugün. 1 Ağustos. İsviçre için çok önemli bir gün. Benim için sadece tatil olması önemli. Birde arkadaşımın Doğum günü olması. Ama İsviçreliler öyle mi? Ülkeleri ile gurur duyan bir milletir bu İsviçreliler. Gerçi kim ülkesi ile gurur duymuyor ki? Bende gurur duyuyorum ülkemle. Fark şurda yatıyor, yönetim biçimi ile gurur duyamıyorum. Burada öyle mi? Hem yönetim biçimi hem doğası ile gurur duyuyorlar büyük çoğunluğu. İnsanlar kendilerini mutlu ve güvende hissediyorlar. Ben İtalya'da doğsaydım İtalya ile, Japonya'da doğsam Japonya ile gurur duyacaktım. Hatta ve hatta bir Afrika ülkesinde veya Avusturyada bir yerde doğsaydım oraları sevecektim. Bu böyle. Çünkü nerede yetiştiysen oraların kültürü yapışıyor üzerine. Çocukluğundaki tatlar, kokular, duyulan sesler, ata/ana sözleri, yöresel müzikler, oyunlar, yemekler, vs. Bınlar bağlıyor seni yaşadığın yere. Oraya ait hissediyorsun kendini. Yani bunları nerede yaşarsan orayı seviyorsun. Başka seçenek yok zaten. Onun için doğduğun yeri, ülkeyi seçemediğin için olduğu gibi seviyorsun. Bu yüzden çok fazlada abartmamak lazım. Yani "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" gibi, "Almanya almanlarındır" , Türkiye türklerindir" gibi, sevmiyorum bu tür rasist söylemleleri. Dünyalı olabilmek.. hayvansan hayvan, insansan insan olarak. Hayvanların hayvan gibi davrandığından eminimde, insanlardan hiç emin değilim.  
Bu bir dünya, ve hepimiz misafiriz, bir gün hepimiz ölüp gideceğiz. Bu kadar basit. Hiç kimse diğerinden üstün değil. Nokta.. 

*******

Sosyal medayadan bir tiksinti geldi bana. Elimizde bir alet, o ne demiş, bu ne demiş, kim ne yapmış, enformasyon çılgını olduk. Fakat bilgi sıfır. Anlık öğreniyorsun ve unutuyorsun. Enformasyonlarda şu; şort giyen kız, tecavüzler, büstlere saldıran pis sakallı insanlar, 15 Temmuzu savunmayanlar fetöcü, adalet yürüşüne destekleyenler hem pkkli hem fetöcü, oruç tutmayan Müslüman değil, alkol içen ateist falan filan. Bu saçmalalıklar var, birde bunlara laf yetiştirenler. Ooooo sosyal medayada herkes kendini bir bok sanıyor. Şeye benziyor bu; tavşan pipisini taşa sürtmüş, dağı beceriyom sanmış ya, öyle bir şey...  uzak kalmaya çalışıyorum bu ara. Ama çağ öyle bir çağ değil. Enformasyon her yerden sızıyor. Kurtuluş yok. Sadece daha fazla irdelemiyorum. Hiç bir şeyi. Hiç bir şeyi diyorsam hakkaten hiç bir şeyi. 
Ha soyadıyla özdeşleşen Şık hareketlerde oluyor. Seviyorum böyle özgür ve özgün  hareketleri. Öğrenmem gereken çok şey var 

********

İsviçreli bir arkadaşımla yaprak sarması yaptık. Bi ara kendisi yapmış ama olmamış. Hepsi patlamış falan. Aylardır bekliyordu, bir gün beraber yapalım ve öğreneyim diye. Sanırım keyfim anca yerine geldi. Şu gün yapalım dedim. Hemen atladı. Öğrenmeye yatkın biri. Severim öyle İnsanları. İki eliyle bir s... doğrultamayan tipler var ya, beceriksiz, bok üstünden sinek kaldıramayan tipler, hiç haz etmem. İnsanın eli işe yakışmalı.  Koca leğen iç hazırladık. O kendi tenceresini, ben kendi tenceremi doldurduk. İlk bir kaç sarmadan sonra öyle güzel sardı ki; benimkiler sönük kaldı yanında. Sonra nasıl pişireceğini anlattım. Bugün görüştüğümde sordum nasıldı diye. Olağan üstüydü, koca tencere bir akşamda bitti, sürekli yapacağım dedi. 

*********

Malum yaz mevsimi. Ve herkes tatilde denizde, orda burda. Deniz tatilini seven biriyim ben. Özlerim denizi, kumu, güneşi. Ne geçen yıl, ne bu yıl olmadı henüz. Kısa kısa Venedig veya günlük dağ ve doğa gezileri tatil değil.onlar gezi. Adı üstünde Gezi. Denizin sakin sakin plaja vuruşunu, kokusunu, hissetmeliyim. Malak gibi güneşin karşısında yatmalıyım. Kış için gerekli güneşi, denizi depolamalıyım. Yoksa kışın hasta oluyorum. Bu böyle. Ama işte olmayınca olmuyor.. Olur inşallah🙏

*********
Bu ara insana, arkadaşa ihtiyaç duyduğum bir dönem. 
İnsan kendini arkadaşlarının kollarına bırakabilmesi ne güzel duygu dimi. Ama inandığın ve güvendiğin. Yıllarca çay gibi demlediğin, şarap gibi sakladığın.  Tarafsız olduğuna inandığın.. Neyse onu söyleyen. Seni pohpohlamak değil. Çünkü sırıtır o söylenenler. Soyut kelimelerle somutlaşan duygular. Farklı düşünceleri kendi düşüncelerinle harmanlamak. . Bu paragraftan bir şey anlaşılmadı biliyorum. Zaten bende anlamıyorum. O zaman bırakalım dağınık kaldın. 

******* 

Uzun zamandır kelimelerim beynimde cirit atıyor. Ama doğru cümlede buluşamıyorlar. Buluşturmak istemiyorda olabilirim. Herşey olabilir. 
Ben mi? Ben iyiyim. Sadece biraz kafam karışık.